Hayattaki her yetişkin bireyin nasıl bir karakteri, kişiliği
varsa, doğumundan itibaren her çocuğun da birbirlerinden farklı karakteristik
kişilik özellikleri vardır. Kişilik özelliklerimiz kendimiz başta olmak üzere
tüm çevremizi algılama biçimimiz, alışılmış davranış tarz ve davranış modellerimiz,
davranışlarımız ve tepki gösterme biçimlerimizle belirginlik kazanır.
Yetişkinlerde sosyal, otoriter, güvensiz, vicdanlı gibi sıfatlarla nitelerken,
çocuklarda daha çok hırçın, öfkeli, sakin, heyecanlı, neşeli gibi sıfatları
tercih ederiz.
Nasıl ki, yetişkin bireyleri kişiliklerine göre sınıflandırıyor
ve onlarla iletişimimizde tepkilerimizi ona göre düzenliyor isek, her çocuğun
farklı olabileceğini de kabul etmeli ve onlarla olan iletişimimize çocuğun karakterine saygı duyarak
başlamalıyız.
Elbette ki alınan eğitim yetişkinlerde nasıl karakteri
etkiliyorsa, çocuklarda da belli ölçüde gelişim sağlayacaktır. Ancak eğitim ile
bir karakteri tamamen değiştirmenin mümkün olacağına inanmıyorum.
Çocuklarımızı en yakından gözlemleyen kişiler olarak bizler
karakterlerine ilişkin en çok bilgi sahibi olan kişileriz. Zor karaktere sahip
çocuklarla baş edebilmek ve bir anlamda onlara destek olabilmek için öncelikle
kendimizi ve çocuğumuzu iyi gözlemlememiz ve analiz ederek, normal dışı gördüğümüz
yönlere odaklanmamız, gerekiyorsa bir uzmandan yardım almamız önem taşımaktadır.
Özelikle bir kez daha belirtmekte fayda var ki; öncelikle
kendimizi iyi tanımamız gerekiyor çünkü 0-7 yaş aralığında tam anlamıyla şekillenen
karakter özelliklerinin bir kısmı modelleme ile şekilleniyor ve çocuklar için
en sık başvurulan modeller anne-baba ve birincil yakınlarındaki kişiler oluyor. Yani
çocuğun karakter oluşumunda genlerle aktarılan yatkınlıktan sonra modellediği
örnekler büyük önem arz ediyor. Sonrasında yaşadığı iç ve dış çevre,
okul ortamı ve sosyal ortam dediğimiz tüm yaşam alanları ile aldığı eğitim geliyor.
Dolayısıyla sağlam karakterli bir çocuk istiyorsak sağlam temelleri olan
toplumlar ve aileler olmak zorundayız.
Tıpkı biz yetişkinler gibi çocukların da karakter
özelliklerine göre arayışları, beklentileri ve motivasyonları farklılık gösteriyor.
Kimi çocuk enerjisini etrafına gülücükler saçarak, neşesi ve sevimli
konuşmaları ile yansıtırken, kimileri aşırı hareketli tavırları, zaman zaman
kızgın bakışları kimi zaman da öfke dolu agresif davranışları ile yansıtıyorlar.
Tıpkı kimi çocuğun manen aferin denildiğinde motive olmasına karşılık bir
diğerinin madden bir oyuncağa sahip olduğunda motive olması gibi. Çünkü başta
da belirttiğim gibi karakter bir algılayış biçimi ve varlığımızın bütünüdür, bu
nedenle de algıların farklılık göstermesi sonucunda tepki ve beklentiler de farklılaşmaktadır.
Peki aşırı öfkeli, saldırgan ve kontrolü zor karakter özelliği
gösteren bir çocuğa sahip olan ebeveyn ne yapmalıdır? Öncelikle belirtmek
gerekir ki bu ne sizin ne de çocuğunuzun tercihi. “Molecular Psychiatry”
dergisi 2013 sayısında, karakterin doğuştan itibaren şekillendiği,
sonrasında ebeveyn modelleri, çevre ve eğitim ile gelişse de baskın olarak
genler ile aktarıldığı bilimsel makale halinde sunulmuş ve dünya
otoriterlerince kabul görmüştür. Yani ilk yapmak gereken öncelikle sakin olmak
ve derin bir nefes almaktır. Ebeveyn çocuğunu tanımaya çalışmalı, karakteristik
özelliklerini dikkate almalı ve kabullenmelidir.
Toplum olarak ne yazık ki, çocuğun tepkileri tamamen
anne-babaya mal edilmekte, çocuğu terbiye edemeyen anne baba gözüyle
bakılmaktadır. Evet anne ve babanın yadsınamaz rolü vardır ancak davranışı
şekillendiren kesinlikle başlı başına çocuktur. Çocuğun zamanla modelleyeceği
ebeveynleri aracılığı ile elbette sivri yönlerini törpüleme imkanı olacaktır
ancak erken çocukluk evrelerinde ailelerin sakin olmaları, iyi rol model
geliştirmeleri, çocuğa huzurlu bir ortam sağlamaları ve onu anladıklarını
aktarabilmeleri yapılabilecek öncelikli şeylerdir. Başta da dediğimiz gibi
nasıl bizim bir karakterimiz varsa çocuğumuzun da kendine özgü bir karakteri
mevcuttur.
Negatif karakter özelliği taşıyan çocuğun pozitif karakter
özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışarak, hedef değiştirmek yine erken evrede
uygulanabilecek bir diğer yoldur. Öfkeleneceğini fark ettiğiniz ya da neye öfkelendiğini
öğrendiğiniz çocuğunuzu o uyarandan uzaklaştırmak yaşanacak krizi önleyecektir.
Pınar Yeşiltay Sevim
28.10.2016 / İzmir