*Fotoğraf proje kapsamında Fatih Bal tarafından tasarlanmıştır.
Okuyanlarınız hatırlayacaktır, geçen hafta kendi bloğumda bebeklerde işaret dili kullanımı başlığıyla bir yazı yazmıştım. Konuşma öncesi dönemlerde çocuğun
çevresiyle olan iletişimini kolaylaştırması açısından yüksek önem taşıdığını, özellikle
konuşma zorluğu yaşayan çocuklarda öfke kontrolünde kullanılabileceğinden
bahsetmiştim. Son bir haftadır da İnci Azra’ya anne, baba, su, top, kedi gibi
basit kelimelerle eğitime başladık. İşaret dili kullanmaya başladığımız günden
beri aklımda binlerce yeni sorunun belirdiğini fark ettim. Engelli çocuklarda
işaret dili eğitimi nasıl olur? Gerekli profesyonel yardıma ne ölçüde
ulaşabiliyorlar? İnci Azra’nın işitme engelli bir arkadaşı olması durumunda
işaret dili biliyor olması ne derece faydalı olacaktır? ya da daha da genel
düşünecek olursak normal çocukların engelli akranlarıyla olan iletişim
kalitesini arttırmak için neler yapılmalıdır? Engellilik durumunu toplumda
normalleştirmek sorunların yüzde kaçını çözmüş olmak demektir?
Tüm bu sorular üniversite yıllarımda aktif rol aldığım Engelsiz ODTÜ
topluluğunun kurucularından Claire ÖZEL’ in bana kattığı farkındalık annelik
içgüdüsü ile birleşmesiyle tavan yaptı diyebiliriz. 2009 yılında Ulusal Ajans
tarafından desteklenen bir Avrupa Birliği projesinde yasal temsilci göreviyle çalışmıştım. ‘ABVA: Akran Bilinciyle Varsayımları Aşalım’
isimli projemiz Ankara’da karma bir lisede yatılı kalan görme engelli
öğrencilerin akranlarıyla olan iletişimlerini güçlendirmeyi hedefliyordu. Normal
zamanlarda yatılı kaldıkları yurtlarında sadece kendi aralarında takılan görmeyen
çocukların bu proje kapsamında gören arkadaşlarıyla birlikte birçok değişik
faaliyette bulunduklarını ve daha da önemlisi gören-görmeyen iki tarafın da
proje sonunda aslında birlikte zaman geçirmenin ne kadar keyifli olduğunu
hissettiklerini görmek bizim için paha biçilemez bir ödüldü. Tabi bu ödül uzun
bir çaba sonunda geldi. Başlangıçta gören akranları projeye katılmaya ikna
etmek için bir miktar uğraştığımızı hatırlıyorum, sonra bir süre sadece bizim
düzenlediğimiz faaliyetlerden keyif aldıkları için katıldıklarını
fark ettiklerimiz oldu. Çocuk yaşlarda ailelerinden edinmedikleri engellilik
farkındalığını lisede deneyimliyorlardı. Zaman alması normaldi. Belki ergenliği
dibine kadar yaşadıkları o dönemde sadece keyif almak için katıldılar
faaliyetlere ama eminim edindikleri farkındalık ömür boyu onlara hatta onların
çocuklarına da yetecekti.
Dolayısıyla toplumda çocuklarımızda var olan ‘öteki’ ne karşı
tahammülsüzlük içgüdüsü aslında bu konuda da kendini gösteriyor ve daha 3-5
yaşlarındaki çocuklarda bile farklı olan akranlarına karşı korkuyla yaklaşma
ya da onları dışlama tarzı tepkiler görülebiliyor. Burada bütün yük ailelere düşüyor
aslında. Çocuklarda daha küçük yaştayken (bir ihtiyacın doğmasına gerek
kalmadan) farklılıkları kabul etme ve insanların durumlarıyla ilgili empati
kurabilme konularında dolaylı yollarla farkındalık oluşturmak gerekiyor. Dolaylı
yollarla diyorum çünkü engelli bir çocuğu kendi çocuğunuzun karşısına oturtup ‘Bak
kızım yada oğlum, bu arkadaşın böyle, böyle, böyle’ diye anlatmak çok mantıklı
bir yöntem olmayabilir. Bazen dışarıda tekerlekli sandalyede bir çocukla
karşılaştığınızda ‘Allah yardım etsin, nasıl da güzel masum’
diyerek acıdığınızı, yada üzüldüğünüzü göstermemek bile yeterli olacaktır o
durumu kendi çocuğunuzun beyninde ''NORMAL'' olarak kodlaması için. Bunu yaparak
aslında sadece kendi çocuğunuzun sınıfta karşılaşabileceği engelli bir
arkadaşına karşı hassas olmasını sağlamakla kalmayacak, ömür boyu yolda gördüğü
bireylere de yadırgayan gözlerle bakmayarak toplumsal gelişime katkı
sağlayacaksınız.
Yine İngiltere’de yaşadığım 4 yıllık tecrübemle eklemeliyim ki yurt dışında
farkındalık bizim ülkemizdekinin oldukça üstünde. Bunu yolda gezerken
gördüğünüz engelli sayısının fazlalığına bakarak bile anlayabilirsiniz aslında.
Aileler çocuklarının engelinden utanıp da onları eve hapsetmiyor dolayısıyla o
çocuklar da ilerde bir gün özgür bireyler olarak toplumda yerlerini
alabiliyorlar. Toplumsal hayatta engellilerin hayatlarını kolaylaştırmak için
yapılmış uygulamalardan hiç bahsetmiyorum bile.
Engelsiz günler diliyorum.
Haftaya görüşmek üzere,
Nil Demir
http://londoneranne.blogspot.com.tr/